20 Ekim 2010 Çarşamba

ömür bir gündür, o da bu gündür.

ömür bir gündür, o da bu gündür.

Yalancı dünyaya konup göçenler Ne söylerler ne bir haber verirler Üzerinde türlü otlar bitenler Ne söylerler ne bir haber verirler

Kutsal Topraklarda Osmanlı Eserleri - Mekke

ARAFAT İLE MEKKE ARASINDAKİ SU KEMERLERİ



Arafat’tan Müzdelife’ye giderken yolun sağ tarafında görünen su kemeri Mekke’deki ecdat yadigarı eserlerden biri olarak zamana karşı direnmeye çalışıyor.
Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan tarafından Mekke'nin su ihtiyacını karşılamak üzere 1560'lı yıllarda inşa edilen ve Arafat'ta bulunan Ayn-ı Zübeyde suyunu Mekke'ye ulaştırarak şehri suya kavuşturan tarihi yapı, şimdi kaderine terk edilmiş durumda.
Dile kolay, tam 460 yıl boyunca Mekke’ye gelen hacıları suya kavuşturan yaklaşık 25 kilometre uzunluğundaki su kemeri bugün sadece Türklerin ziyaret ettiği bir tarihi yapı olarak ayakta kalmaya çalışıyor.
Osmanlının İslam’a ve Mukaddes topraklara verdiği önemi gösteren bu eser Mekke’ye gelen türk hacıları gururlandırırken, su kemerinin yalnız ve harap hali bir o kadar üzüntü veriyor. 

ECYAD KALESİ



Ecyad Kalesi, mukaddes topraklarda Osmanlı ‘dan geriye kalan ender eserlerden biriydi.

Kale, Osmanlılar döneminde Osman Nuri Paşa tarafından Kabe’nin korunması amacıyla 1781 yılında yaptırılmıştır.

Kabe’ye hakim bir tepede kurulan Ecyad Kalesi Birici Dünya Savaşına kadar Türk garnizonu olarak kullanılmıştı.

Osmanlı eserlerini yok etmeyi adet edinen Suud Yönetimi 2002 yılında otel yapmak bahanesi ile Ecyad Kalesini yerle bir etmiştir. Yıkılan Ecyad Kalesinin yerine lüks oteller inşa eden Suudlar böylece Mekke’nin tarihi dokusunu tamamen bitirmiş oldular
.


OSMANLI KIŞLASI

Mukaddes topraklara ziyarete gelen fakir hacıların hastane ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için Ulu Hakan 2. Abdülhamit Han tarafından yaptırılmıştır.
Kabe-i Şerif yakınlarındaki Cervel mevkiinde yapılan bina 600 kişilik misafirhane, bir hastane ve bir eczaneden meydana gelmişti.
1894 yılında yapımına başlanan misafirhane, 50.000 lira harcanarak 1897 yılında bitirilmiştir. Yıllarca fakir hacılara hizmet veren misafirhane, 2. Abdülhamit'in tahtan indirilmesi ve Mekke'deki bazı kabilelerin isyan etmesi nedeniyle 1908 yılında kışlaya cevrilmiştir.
1916 yılında Şerif Hüseyin liderliğindeki isyancı kabileler, kışlaya karşı büyük bir saldırıya geçmiş ve 24 günlük direnişten sonra kışla düşmüştü. Mekke'deki 400 yıllık Osmanlı hakimiyeti bu şekilde son bulmuştu. 
Yıllarca ayakta kalmayı başaran Osmanlı Kışlasının geçtiğimiz dönemde Suud Hükümeti tarafından yıkıldığı ortaya çıkmıştır. 
KABE'DE OSMANLIDAN KALAN SON İZ:  REVAKLAR


Kabe'nin yüksekliğini aşmayan revakların planı Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile Mimar Sinan tarafından hazırlanmıştı. Sultan Süleyman'dan sonra padişah olan  II. Selim zamanında yapımına başlanan revaklar için Kabe'nin çevresindeki evler yıkılmış ve Kabe'nin avlusu genişletilmişti. Avlunun etrafı duvar ile çevrilip, duvarın iç kısımlarıda ağaç direkler ile döşenip revaklar yapılmıştı.
1590 yılında Sinan'ın talebesi olan Mimar Mehmet Ağa  revaktaki sutunlara yenilerini ekledi, ağaç direkleri ve kemerleri mermer kullanarak yeniledi. 
Tamamı 500'ü bulan revaklar şimdi Osmanlıdan kalan son hatıra olarak kaderini bekliyor.
Revakların En Meşhur Yeri ve Hacıların Buluşma Noktası: Yeşil Işık

.

Kutsal Topraklarda Osmanlı Eserleri - Medine

Hz. Ebubekir Mescidi
Hz Ebubekir Mescidi'nin Harap Durumu


 Sultan II. Mahmut'un Tuğrası Bulunan Hz. Ebubekir Mescidi'nin Giriş Kapısı

Sevgili Peygamberimizin(sav) zaman zaman bayram namazı kıldırdığı, Hz. Ebubekir(ra)'in de halifeliği zamanında bayram namazı kıldırdığı mescittir.
İlk kez Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz tarafından Hicri 91 yılında inşa edilen mescit, zaman içerisinde onarımlar görmüş ve son olarakta Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 yılında yenilenmiştir. Halen giriş kapısında Sultan II. Mahmut'un tuğrası bulunan mescit, Osmanlı mimari tarzını korumaktadır.
Medine'deki diğer Osmanlı mescitleri gibi ibadete kapalı olan mescit, mahzun bir şekilde ibadete açılmayı beklemektedir.
Hz. Ömer Mescidi

Hz.Ömer Mescidi ile Peygamber Mescidi Birlikte

Mescid-i Nebevi'ye 450 metre uzaklıkta bulunan Hz. Ömer Mescidi, günümüzde ıssız, mahzun ve hüzünlü bekleyişini sürdüren mescitlerden sadece birisi.
Sevgili Peygamberimizin(sav) Bayram namazı kıldırdığı ve sonrasında Hz. Ömer(ra)'in bu adeti devam ettirdiği yerdir. Bu hatıratı yaşatmak için ilk olarak Muhammed İbn Ahmet tarafından Hicri 850 yılında buraya bir mescit yaptırılmıştır.
Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 yılında yeniden inşa edilen mescit, Hicri 1266 yılında Sultan I. Abdülmecit tarafından yenilenmiştir.
Bugünlerde bakımsız ve harap durumda olan mescit, Medine'ye ziyarete gelen hacıların mahzun bakışları altında diğerleri gibi ibadete açılmayı bekliyor.
Hz. Ali Mescidi

Mescid-i Nebevi'ye 300 metre uzaklıkta bulunan mescit, diğer mescitler gibi kapalı ve bakımsız durumdadır. İran'lı hacıların yoğun olarak ilgi gösterdiği mescit, Suud askerleri tarafından korunmakta ve kimse yanına yaklaştırılmamaktadır.
Hz. Ali Mescidi ilk olarak Halife Ömer bin Abdülaziz tarafından Hicri 91 yılında inşa edilmiş, daha sonra Hicri 1269 yılında Osmanlı Sultanı I. Abdülmecit tarafından yenilenmiştir.
Dikdörtgen yapı şeklinde, 7 kubbeli ve tek minareli olan mescit, İbadete acılmak için Suudların insafını beklemektedir.
Gamame Mescidi
1900 'lü Yıllarda Gamame Mescidi

2000' li Yıllarda Gamame Mescidi

Onarım Amaçlı Kapalı olan Gamame Mescidinin İçi
 
 
Sevgili Peygamberimiz, Mescid-i Nebevi'ye 500 metre uzaklıkta bulunan bu alanda Bayram namazlarını kıldırır ve yağmur duası yaptırırdı. Bu alana, Musalla yani namaz kılınan açık alan yada namazgah manasına gelen Mescid-i Musalla adı verilmişti.
Peygamberimiz(sav) Bayram namazı kıldırırken veya yağmur duası yaptırırken kendisini bir bulutun takip etmesi ve gölgelemesi üzerine Musalla Mescidine bulut manasına gelen Gamame Mescidi adı verilmiştir.
Gamame Mescidi ilk olarak Ömer bin Abdülaziz tarafından yaptırımıştır. Osmanlı Sultanı I. Abdülmecit tarafından çok kubbeli ve minareli olarak yeniden inşa edilen mescit, Sultan II.Abdülhamit tarafından kapsamlı bir onarımdan gecirilmiştir.
Dikdörtgen yapı şeklinde ve birbirinden farklı büyüklükte 10 kubbeden oluşan mescit, havadan bakıldığında bir bulut görünümündedir.
2009 yılında Medine'yi ziyaret ettiğimde Gamame Mescidi onarım amaçlı olarak kapalı idi. Rica minnet içeri girerek çektiğim resimleri sizlerle paylaşıyorum.
Medine Garı
 

Onarım Amaçlı Kapalı Olan Medine Tren İstasyonun İçi

Hicaz Demiryolunun son durağı olan Medine Garı, Sultan II. Abdülhamit tarafından Medine'de yaptırılan anıt eserlerden biridir. Muhteşem gar binası Osmanlı İmparatorluğu'nun acılı alın yazısına benzer şekilde mahzun ve hüzünlü bekleyişini sürdürüyor.
Sevgili Peygamberimizin ruhaniyeti rahatsız olmasın diye Medine şehir girişine yapılan gar binası ve gürültü çıkarmasın diye raylara keçe döşenmesi ecdatımızın Peygamber sevgisini gösteren sadece iki örnektir. Allah onlardan razı olsun.
Peygamber Mescidine 15 dakika yaya uzaklıkta bulunan Medine Gar'ını 2009 yılında ziyaret ettiğimiz zaman restorasyon çalışması vardı, gar bekçisini ikna edip içeri girdik ve resimlerini çektik.
Anberiye Cami (Hamidiye Cami) 

Anberiye cami, Osmanl Sultanı II. Abdülhamit tarafından Medine Gar binasının tam karşısına yaptırılmıştır. Osmanlı mimarı tarzının tüm özellliklerini yansıtan cami, iki minareli olarak yapılmıştır. Anberiye Cami, diğer Osmanlı eserleri gibi kapısına kilit vurulmuş ibadete açılmayı beklemektedir.
Medine Surları


Medine Surları tarihte ilk kez Hicri 2. ve 3. yüzyıllarda şehre yapılan saldırılardan korunmak amacı ile yapılmıştır. Daha sonra çeşitli dönemlerde onarımı yapılan surlar en büyük onarımı ve yenilemeyi Kanuni Sultan Süleyman zamanında görmüştür. Hicri 939 yılında başlayan yenileme çalışmaları Hicri 946 yılında sona ermiş ve surların boyu 3000 metreyi aşmıştır.
Medine Şehrini sanki sıradağlar gibi kuşatan surların, daha sonraki zamanlarda Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit ve Sultan II. Abdülhamit zamanlarında yenileme çalışmaları yapılmıştır.
Medine Şehrini çevreleyen surların çeşitli yönlere açılan meşhur kapıları vardırki bunlar; Baki (Cuma) Kapısı, Kuba Kapısı, Mısır Kapısı, Şam Kapısı, Amber Kapısı ve Mecit Kapısıdır.
Şerif Hüseyin'in önderliğinde toplanan arapların Osmanlı idaresindeki Medine'yi kuşatmasında yıkılan ve harap olan surlar, 1950 yılında tamamen yıkılarak yok olmuştur.
Osmanlı Burcu (Kuba Kalesi)

Kare şeklinde küçük bir kale olan ve Osmanlı burcu olarak bilinen yapı Medine Komutanı Fahrettin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medine'den Kuba Mescidine giderken yol üzerinde bulunan burç harap bir durumda olup ayakta kalmaya çalışmaktadır.

Kaynak: Medine Araştırmaları Enstitüsü (www.al-madinah.org)
. KIBLETEYN MESCİDİ

Mescid-i Nebevi'ye 5 Km uzaklıkta bulunan ve ilk adı Ben-i Selime Mescidi iken Resul-i Ekrem'in namaz kıldırdığı sırada kıblenin Mescidi Aksa'dan Kabe'ye çevrilmesi üzerine ''İki Kibleli Mescit'' anlamına gelen bugünkü adını almıştır.
İslamın ilk yıllarında namazlar, Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'ya doğru kılınıyordu. Peygamber Efendimiz kıblenin Kabe olmasını yani namazların Kabe'ye dönülerek kılınmasını çok arzu ediyor ve bu konuda Allah(CC)'den gelecek emri bekliyordu. Hicretten 18 ay kadar sonra Peygamber Efendimize beklediği müjde gelmişti. Şaban ayının 15. günü(Berat Kandilinde) Hz Peygamber, öğle veya ikindi namazını kıldırdığı esnada ikinci rekatın sonunda aşağıdaki Ayet-i Kerime indi:
''Seni elbette hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O halde hemen Kabe'ye doğru dön. Ey müminler sizde nerede olursanız olun (namazda) oraya doğru dönün'' (Bakara 144)
Bunun üzerine Hz. Peygamber namazı bozmadan hemen Kabe istikametine döndü, cemaat de saflarıyla birlikte döndüler. Böylece Kudüs'e doğru başlanan namazın son iki rekatı Kabe'ye yönelinerek tamamlandı. İşte bu bakımdan bu mescide ''Mescid-i Kıbleteyn'' yani İki Kıbleli Mescit denir.
Mescid-i Kıbleteyn, Medine valisi Ömer bin Abdülaziz, Memluk Sultanı Kayıtbay ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde büyük onarım ve imarlar görmüştür. Son olarakta 1987'de Suudi Hükümeti tarafından yeniden inşa edilen Mescid-i Kıbleteyn'in Kabe tarafına mihrap, Kudüs tarafına ise Bakara Suresinin 144. ayeti ile bir pano konulmuştur. Mescidin iç kısımları modern tarzda süsleme motifleri ile ve Türk Hattatı Hasan Çelebi'nin yazdığı celi sülüs ve kufi hatlarla bezenmiştir.
KIBLETEYN MESCİDİ'NİN KUDÜS TARAFI 

KIBLETEYN MESCİDİ'NİN KABE YÖNÜ


CUMA MESCİDİ

Peygamber Efendimiz Mekke'den Medine'ye hicreti esnasında Kuba'ya ulaşmış ve burada ilk mescit olan Kuba Mescidini inşa etmişti. 24 Eylül 622 Cuma günu buradan Medine'ye yola çıkan Hz. Peygamber cuma vakti girince Ranuna vadisinde Salim b. Avf kabilesine misafir oldu ve buradaki namazgahta ilk Cuma hutbesini okuyarak ilk Cuma Namazını kıldırdı.
Daha sonra buraya ilk cuma namazının hatırasını yaşatmak üzere Mescid-i Cuma adıyla bir mescit yaptırıldı.
Mescid-i Atike(Vadi) adıyla anılan bu cami ilk olarak Medine valisi Ömer b. Abdülaziz tarafından inşa edilmiş, daha sonra Osmanlı Sultanı II.Beyazıt tarafından yeniden imar edilmiş ve Hz. Peygamberin namaz kıldığı yer belirgin hale getirilmiştir. 1992 yılında Suud Hükümeti tarafından yeniden inşa edilen Cuma Mescidi, Kuba mescidine yaklaşık 1Km uzaklıktadır.
Osmanlı Mimarisini andıran yapısıyla ziyaretcilerini selamlıyan Cuma Mescidi'nin mimarı Mahmut Kirazoğlu'dur.
CUMA MESCİDİ'NİN GİRİŞ KAPISI

. CENNETÜL BAKİ 
Cennetül Baki'nin Eski Hali


 

Medine’de Sevgili Peygamberimizin, Hz Ebubekir’in ve Hz. Ömer’in mübarek kabirleri ziyaret edildikten sonra mescidin Baki kapısından çıkılır ve edep üzere Cennet’ül Baki ziyaret edilir.

Cennet’ül Baki, 10.000 civarında sahabenin defnedildiği mübarek topraklar. İslam’ın 3. Halifesi Hz. Osman, Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, cennet ile müjdelenen 10 sahabiden biri olan Abdurrahman bin Avf, Müslümanlığı seçen yedinci kişi olan Sa’d bin Ebi Vakkas, Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik Hazretleri Allah hepsinden razı olsun. Peygamberimizin süt annesi Halime, halası Safiye, başta Hz. Ayşe validemiz olmak üzere Peygamberimizin zevceleri ve kızları, Peygamberimizin torunu ve Hz Ali’nin oğlu Hz. Hasan ve daha niceleri burada yatmaktadır.
Osmanlılar zamanında Peygamberimizin yakınları ve diğer sahabeler için türbeler ve kubbeler yapılmış gayet güzel ruhani bir görüntüsü varmış. Cennet’ül Baki’nin 1900' lü yıllarda çekilmiş yukarıdaki resminde bu türbeleri ve kubbeleri görüyoruz. Daha sonra Suud yönetimi diğer mübarek yerlerde olduğu gibi burada da kubbeleri,türbeleri yıkmış ve bugünkü haline getirmiştir.
Aşağıda bulunan Cennetül Baki krokisini 2008 yılında Medine’ye yaptığım ziyaret sırasında ve yaptığım diğer araştırmalar sonucu yaptım. Bir hata yaptık ise Rabbim bizi bağışlasın.
Cennetül Baki'nin Şimdi Hali



İslamın 3.Halifesi olan Hz. Osman (RA)'ın  mübarek kabirleri.

Caferi Sadık (RA), Muhammed Bakır (RA), Zeynel Abidin (RA), Hz Hasan (RA) ve Hz Abbas (RA) 'ın kabirleri.
Sevgili Peygamberimizin oğlu Hz İbrahim'in Kabri

 
CENNETÜL MUALLA
Cennetül Mualla'ın Eski Hali
İslamiyetten önceki dönemlerdede Mekke'nin mezarlığı olan Cennetül Mualla, Kabe-İ Şerife tahmini 2 km mesafede olup Cin Mescidinin yanındadır. Burada Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalip, Amcası Ebu Talip, Zevceleri Hz. Hatice Validemiz, oğulları Kasım, Abdullah ve Sahabiden Abdullah b. Zübeyir'in kabirleri yer almaktadır.
Osmanlı Devleti zamanında bu mübarek kabirler kubbeli türbeler şeklinde yapılmış iken Suud Yönetimi zamanında bunların hepsi yıkılarak düz bir alan haline getirilmiştir. Bugün içinde Mekke'de vefat eden tüm müslümanlar (Mekke'de Hac ve Ümre için bulunan müslümanlar dahil olmak üzere) Cennetül Muallaya defnedilmektedir.
Cennetül Mualla Bugünkü Hali
Cennetül Mualla'da Hz. Hatice'nin yerini Gösteren Ağaç
.  KUBA MESCİDİNİN ESKİ HALİ

 
KUBA MESCİDİNİN ÇİFT TUĞRALI KAPISI

KÜBA MESCİDİ (ESKİ)


KUBA MESCİDİ VE ÇİFT TUĞRA
Yıl 2008, Hac yolculuğu nedeniyle Medine‘deyiz ve Kuba Mescidini ziyaret ediyoruz. Hani “Her kim burada namaz kılarsa bir umre sevabına nail olur” buyrulan mescitten söz ediyorum. Yine biliyoruz ki, Efendimiz her cumartesi günü binekle veya yaya olarak Kuba Mescidi’ni ziyaret edip namaz kılarlardı. Hatta nerede namaz kıldıkları dahi bilinirdi.
Şimdi O Kuba mescidi sizlere ömür. 1984 yılında yıkılmış ve yeni baştan yapılmış. Bugün yerinde ilk mescitle hiç alakası olmayan bir yapı duruyor.  Kur’ân-ı Kerim’de (Tevbe, 108) “İlk günden takva üzerine kurulan mescit” diye övülen Kuba Mescidi’nin Peygamber Efendimizin elinin ve alnının değdiği orijinal binası hazin bir hatıra şimdi.
Eski mescit ile yenisi arasındaki farkı hat sanatı uzmanı sevgili Uğur Derman Beyefendinin çektiği resimlerden anlıyoruz. Eski mescitteki Osmanlı kitabesi ve en önemlisi çift tuğralı giriş kapısı artık yok.
Osmanlı Padişahı II. Mahmud 1829 yılında,  Peygamber Efendimiz’in elinin ve alnının değdiği ve harap haldeki bu mescidi, ilk binasını koruyarak tamir ettirir. Tamir kitabesinin manzumesini şair Pertev Paşa’ya, kitabenin mermere yazım işini hat sanatımızın en büyük üstatlarından Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’ye, tuğraları da yine en büyük tuğrakeşlerden Akif Efendi ve Haşim Efendi’ye yazdırmıştır.
Üstteki büyük tuğra, aslında devrin padişahına değil, ‘gerçek padişah’a aittir, yani Peygamber Efendimiz’e. Tuğranın içerisinde “Muhammedü’r-Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem” yazmakta, üst ve altındaki yazılarla birlikte “kelime-i tevhid” tamamlanmaktadır. Kitabenin altındaki küçük tuğraya gelirsek, işte o mescidi tamir ettiren II. Mahmud’un tuğrasıdır. Devrin padişahı, bu kutlu mescitte yerini gerçek padişaha terk etme edebini unutmuyor.
“Osmanlı sultanlarının -en zayıfından en kudretlisine kadar- değişmeyen ortak faziletleri, Resûlullah’a karşı duydukları hürmet ve muhabbettir. İşte bunun taş üstündeki delili sayılabilecek olan ve bu cihetten bir benzeri de bulunmayan Kubâ Mescidi kitabesindeki o ihtiram nişanesinin, bunu fark edemeyenler eliyle yok edilişinden ayrıca esef duyuyorum.”
KÜBA MESCİDİNİN İÇİ

 KÜBA MESCİDİNİN YENİ HALİ



.

Mescidi Aksa ve Kubbetüs Sahra

Mescid-i Aksa El-Cedid   (1800'lü Yıllar)
 
Mescid-i Aksa El-Cedid   (2000'li Yıllar)
 
Mescid-i  Aksa'nın (El-Cedid)  İçi
 
Mescid-i Aksa'nın (El-Kadim)  İçi
 
MESCİD-İ AKSA VE KUBBETÜ-S SAHRA
Tarihi
Kudüs ve Mescid-i Aksa tarihte büyük savaşlara sahne olmuş ve İslamiyetin ilk Kıblesi olan  o mübarek topraklar.
Mescid-i Aksa yada Beytü’l – Makdis, tarihte ilk olarak Hz. Adem A.S. tarafından yapıldığı rivayet edilir.  Sonrasında ise Hz. İbrahim A.S. tarafından yeniden inşa edilmiştir. ALLAH (CC) doğrusunu bilir. 
Hz. İbrahim tarafından yapılan Mescid-i Aksa, günümüze  kısmen ulaşmış olan El-Aksa El-Kadim mescididir. Yani aslında bugün 2 tane Mescid-i Aksa vardır. Biri Hz. Adem, Hz. İbrahim ve son olarakta Hz. Süleyman tarafından yapılan Mescid-i Aksa El-Kadim denilen eski mescid, diğeri eski mescid üzerine Selahattin Eyyubi tarafından yaptırılan Mescid-i Aksa El-Cedid olan yeni Mescid.
Hz. İbrahim’den yaklaşık 1000 yıl sonra Hz. Davut A.S. yıkılan Mescid-i Aksa’nın yeniden yapımına başlamış ama bitiremeden vefat etmişti. Hz. Davut  oğlu Hz. Süleyman’a Beytü’l -  Makdis’i tamamlamasını vasiyet etmişti.
Hz. Süleyman A.S. Mescid-i Aksa El-Kadim’i her iki tarafa doğru büyüterek kıymetli taşlarla bezemiş ve o zamanki yeryüzünün en süslü, en gösterişli mabedini yapmıştı.
Kudüs ve Mescid-i Aksa sırasıyla M.Ö. 586'da Babilliler, M.Ö. 168'de Helenler ve M.Ö. 63 yılında Romalılar tarafından  işgal edildi, yakıldı ve yıkıldı. Bu savaşlardan sonra Beytü-l Makdis’ten geriye bir duvar ve yıkıntılar kalmıştı. Bu duvar Hz. Süleyman mabedinden ayakta kalan ve yahudilerin altında ibadet ettikleri yer olup Ağlama Duvarı diye tabir edilen yerdir.
Kubbetüs-Sahra ile Mescid-i Aksa Arasında Kalan Ağlama Duvarı
 
Hz. Ömer (R.A.)
Kudüs 634 yılında ilk kez İslamiyet ile şereflendi. Halife Hz. Ömer R.A. Kudüs’ü feth ederek İslam topraklarına kattı. Hz. Ömer R.A. ilk olarak Beytü’l Makdis’i ve Muallak Kayasının(Sahra) bulunduğu Harem-i Şerifi temizledi ve Sahra üzerinde namazgah tarzında bir mescid yaptırdı.
Emeviler döneminde Halife Abdülmelik bin Mervan,  Sahra Mescidini büyütüp yenileyerek Ömer Cami olarakta anılan Kubbetü’s-Sahrayı yaptırmıştır.
1095 yılında büyük bir Haçlı saldırısına uğrayan Kudüs hıristiyanların eline geçti. Hıristiyanlar ilk olarak Mervan'ın yaptırdığı Sahra Mescidini(Ömer Cami) yıkmışlar ve yerine büyük bir kilise yapmışlar, kubbesinede büyük bir haç asmışlardı.
Kubbetü-s Sahra 1800'lü Yıllar 
 
Kubbetü-s Sahra 2000'li Yıllar
 
Kubbetü-s Sahra ve Çevresi
 
Kubbetü-s Sahra İçi
 
Selahattin Eyyubi
İslamın  büyük komutanlarından Selahattin Eyyubi,  1187 yılında tekrar Kudus’ü fetih ederek İslam topraklarına katmıştır.Haremi Şerife giren Müslümanlar ilk olarak hrıstiyanların kilise olarak kullandıkları Sahrâ kubbesinin üzerine çıkmışlar ve büyük altın haçı sökerek sahrayı tekrar islamlaştırmışlardır.
Selahattin Eyyubi, Mescid-i Aksa El-Kadim’i haçlardan, çanlardan temizlemiş ve üzerine Mescid-i Aksa El-Cedit’i inşa etmiştir. Ayrıca sahra üzerindeki kiliseyi yıkmış ve yerine muhteşem Kubbetü-s Sahra’yı yaptırmıştır. Bugünkü Mescid-i Aksa ve Kubbetü-s Sahra yapıları Selahattin Eyyubi’nin yaptırdığı yapılardır.Allah (CC) ondan razı olsun.
Müslümanların İlk Kıblesi
Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa idi ve namazlar Kıbleteyn'e kadar Mescid-i Aksa'ya doğru kılınıyordu. Ashabı Kiramdan Ebu Zerri'l Gıfari der ki: Ya Resulallah! Yeryüzünde ilk kurulan mescid hangisidir diye sordum.
Resulallah Aleyhisselam: Mescid-i Haram'dır buyurdu.
Sonra hangisidir diye sordum: Mescid-i Aksa'dır buyurdu.
Mescid-i Aksa ile Kubbetü-s Sahra Birlikte
 
İsra Yada Miraç Hadisesi
Kudüs'ün özellikle Haremi Şerif alanının İslamiyetteki önemi, Miraç olayının burada gerçekleşmiş olmasıdır. Hz. Peygamber, Hicret'ten bir yıl kadar önce Recep ayının 27. gecesinde Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya gelmiş, buradanda Allah katına çıkarılmıştır. Bu olay Kuran-ı Kerim'de İsra suresinde şöyle bildirilir.
İsra Suresi-1 : Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye Muhammed kulunu Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. O gerçekten her şeyi işitendir, görendir.
Allac (CC), ayette Mescid-i Aksa'nın ve çevresinin mübarek kılındığını bildirmiştir. Mescid-i Aksa Beytü-l Maktis'tir yani Mukaddes Ev demektir. Nitekim Miraç ile ilgili hadiste Hz. Peygamber(A.S.) Burak'a bindim, Beytü-l Makdis'e vardım buyurmuştur.
Hacer-i Muallak
Hacer-i Muallak'ın kuzey-güney çapı 18 metre, doğu- batı çapı 13.5 metre uzunluğunda. Mübârek taşın en yüksek yeri ise yerden 2 metre, en alçak yeri yerden 1.25 metre yüksekliğinde.
 Miraç Gecesi, Peygamber Efendimiz Göğe yükselirken ayaklarının altındanki kaya parcası da onunla birlikte kopmuş ve yükselmeye başlamış. Peygamber Efendimiz, bunu fark edince kayaya, “Dur!” diyor, bu noktada kaya havada asılı kalıyor. Onu havaya kaldıran kudretle, dur diyen güç arasında kalıyor. Bu yüzden, bu kayaya “Muallak Taşı” adı verilmiştir. Miraç olayının gerçekleştiği Muallak Taşı, bugün Kubbetü-s Sahra içinde bulunmaktadır.
Muallak Kayası

 
Muallak Kayasına Giriş
   
 
.
KUDÜS SAVAŞINDA OSMANLI ALAY SANCAĞI



KUDÜSTE TÜRK ASKERLERİ DENETLEMEDE


ENVER PAŞA VE CEMAL PAŞA KUDÜSTE


TÜRK ASKERLERİ CEPHEDE İNGİLİZ ASKERLERİNİ BEKLİYOR



Kudüs Savaşı
Kudüs’ün Kaybedilişinin Hazin Öyküsü
 
Yavuz Sultan Selim, 1516'da Mısır seferi için İstanbul'dan hareket ettiğinde hedefinde iki şehir vardı: Kudüs ve Kahire...
Yavuz,   Halep yakınlarındaki Mercidabık'ta  Kölemen ordusunu yendikten sonra Halep’i ardından Şam'ı teslim almış, üç ay sonrada Gazze önündeki cılız direnişi aşarak  törenle Kudüs'e girmişti

1516 yılında Türk ordusu şenlik alayı ile girdiği bu kutsal toprakları tam dört asır sonra
9 Aralık 1917'de geride yüzlerce eser ve kahramanlık öyküleri bırakarak terkediyordu. 

1917 Ekim'inde
General Allenby komutasındaki 138.000 kişilik işgalci İngiliz ordusu Gazze'yi kuşattığında Kudüs’ün akıbetide belli olmuştu. Alman subaylarının da yer aldığı Türk Ordusunun hali içler acısıydı. Siperdeki askerin üzerinde neredeyse elbise kalmamıştı . Düşman ateşiyle parçalanan kum torbalarının çaputları, yırtılmış kıyafetleri yamamak için kullanılıyordu. Kumanya olarak nohut ya da fasulye dağıtılan erler bakliyatın çiğ olarak dağıtılması dolayısıyla başlarının çaresine bakmak zorundaydılar.. Bu durumdaki kahraman Türk askerleri kuşatmaya ancak üç ay direnebildi ve sonunda İngiliz 20. Kolordusu karşısında çekilmek zorunda kaldı.

Türk birlikleri geriye çekilirken amaçları Yarmuk Nehri'ni geçip orada direnmekti. Bunu sezen İngilliz Albay Lawrence,  Şerif Hüseyin liderliğindeki hain Arap gruplarla işbirliği yaparak, demiryolu ve köprülere sabotajlar yaptılar, erzak depolarına saldırdılar. Türk Ordusu içerden Araplardan, dışarıdan ingilizlerden büyük bir kuşatma altındaydı; ancak buna rağmen  teslim olmuyorlardı.
General Allenby anılarında bu tabloyu şöyle çiziyor:
"Türkler ürküten, delice bir mücadele gücüne sahip. Savaş kabiliyetlerini tamamen yitirdiler ama hala çarpışmaya devam ediyorlar. Bir avuç Türk'ün siperlerde mahpus olduklarını bile bile ateşi kesmemeleri yüzünden zaman kaybediyoruz."
İngiliz birlikleri 16 Kasım'da Kudüs'ün liman şehri Yafa'ya çıktılar.  Türk askerleri burada üç hafta boyunca göğüs göğüse savaşıyor ve kahramanca direniyordu.
Sadece Kudüs savunmasında 30.000 vatan evladı şehit düştü.
Osmanlı Ordusunun Zeytin Dağı eteklerinde haftalarca süren savunmasından sonra Kudüs düşmüştü.
9 Aralık 1917'de Osmanlı Askerleri Kudüsü ağlayarak terkediyordu.
Ve ogünden bugüne Filistin hala ağlıyor.

11 Aralık günü Kudüs’e giren İngiliz General Allenby. .
Artık burada Türkler olmayacak." diyordu.

İşte Kaybedilen Kudüs’ün hazin hikayesi. Allah(CC) Kudüs şehrinin tekrar Müslümanların olmasını nasip eylesin Amin….
OSMANLI SÜVARİ BİRLİKLERİNİN HUCUMU
 
OSMANLI ASKERLERİ HARCİRA CEPHESİNDE



KUDÜS YAKINLARINDA OSMANLI SÜVARİ ASKERLERİ


GAZZE CEPHESİNDE MAKİNALI TÜFEK BÖLÜĞÜ


OSMANLI ASKAELERİ LUT GÖLÜNE TEKNE TRANSFERİ YAPIYOR


OSMANLI ASKERLERİ CEPHEDE


TÜRK TOPÇUSU HARCİRA CEPHESİNDE

GÖNÜLLÜ ARAP ASKERLERİ

BATI ŞERİA BÖLGESİNDEKİ EKMEK FIRINLARI


KUDÜSTE CEPHE HASTANESİ


KUDÜS KALESİ VE TÜRK BAYRAĞI

.